Rüyaların Kaynağı: Hatıralar

Bir sabah uyandığınızda, gördüğünüz rüyalara anlam veremeyebilir hatta onların “oldukça saçma” olduklarını düşünebilirsiniz. Oysa rüyalar, hatıralardan beslenmektedir. Bu yazıda, hafıza kaynaklarının rüyaların oluşumundaki araçsal rolünü inceleyeceğiz.

Geçmişten Günümüze Rüyalar

Aslında ilk çağlardan beri insanlar, rüyalara önem ve anlam atfetmiştir. Özellikle Aristoteles öncesi düşünürler rüyaları geleceğin habercisi, tanrılardan gelen bir kehanet olarak yorumlamışlardır. Bununla beraber, Herakleitos sayesinde rüyalara bakış daha rasyonel bir hâl almıştır. Ancak rüyaları sistematik olarak inceleyen ilk filozof Aristoteles’tir (Osmanoğlu, 2017).

Rüya denilince akla gelen ilk isimlerden birinin Sigmund Freud olması da şaşırtıcı değildir. Freud rüyaları ünlü psikanaliz kuramı ile birleştirmiş ve geleneksel rüya yorumlarını reddetmiştir. Oldukça çarpıcı olan ve Türkçeye “Rüyaların Yorumu” (Freud, 1899/2011) olarak çevrilen kitabında Freud, rüyaları bilinçdışına giden bir kral yoluna benzetir. Aynı zamanda Freud’a göre rüyalar, gizli arzuların sansürlenerek sunulduğu mekanizmalardır. Freud’un savları günümüzde bilimsel olarak fazla itibar görmese de içerdiği bazı fikirler bakımından önemlidir. Bu fikirlerden birisi de anıların rüyaların oluşumunda araçsal olduğudur (Nielsen ve Sternström, 2005).

Günümüze baktığımızda ise uyumak ve rüya görmek, biz insanların günlük yaşamlarının sıradan aktiviteleri olarak kabul edilebilir. Bununla beraber uyku boyunca rüyaların üretimi bilim insanları için sıradan olmak bir yana, hâlâ oldukça çekici ve gizemli bir konudur. Rüyaların işlevi ve mekanizması henüz tam olarak açıklanamasa da geniş araştırma sorularına yönelik çalışmalar hızla devam etmektedir.

Hatıralar ve Bellek

Biz insanlar için hatırlamak, oldukça önemli bir mekanizmadır. Dünyaya ve kendimize dair hiçbir bilgiye sahip olmasaydık, büyük ihtimalle hayatta kalamazdık. Öyleyse bu kadar bilgi nerede, nasıl depolanıyor?

Uzun süreli bellek (USB); otobiyografik hatıralar, fiziksel dünya bilgisi, beceriler, alışkanlıklar, kendilik bilgisi gibi bilgilerin depolandığı bellek türüdür. Aynı zamanda USB, hayatı bir süreklilik içinde algılamayı sağlar (Terry, 2016/2018). Örneğin adınızın ne olduğu, evlenme teklifinizi nasıl aldığınız ve nasıl gitar çalacağınıza dair bilgiler USB’de depolanır. Tulving (1985), bilginin türüne göre de USB’nin farklı bellek bileşenlerinden meydana geldiğini öne sürmüştür. Bunlardan semantik bellek genel bilgi deposudur. Kendi adınızı hatırlamanız buna bir örnektir. Epizodik bellek, olayların ne zaman ve nerede meydana geldiğine ilişkin zamansal ve mekânsal bilgi içeren bellek türüdür. Evlenme teklifinizi ne zaman ve nerede aldığınız, bu bellek türüne örnek olabilir. İşlemsel bellek ise algısal ve motor becerilerin depolandığı bellek türüdür. Nasıl gitar çalacağınızı hatırlamanız, işlemsel bellek için örnek verilebilir (akt. Terry, 2016/2018).

Peki anıların rüyalarla ilişkisi nedir?

Hatıralar ve Rüyalar

En son hatırladığınız rüyanız nedir? Olaylar, insanlar ve mekanlar tanıdık geliyor mu? Fosse ve arkadaşlarına (2003) göre rüyaların en az yarısı, kişi uyanıkken deneyimlenen olaylardan ögeler içeriyor. Peki nasıl?

Yaygın bir inanç, rüyaların epizodik anıların tekrarlanması şeklinde deneyimlendiği üzerinedir. Ancak son yıllarda yapılan araştırmaların gösterdiği üzere bu oldukça nadir yaşanmaktadır. Fosse ve arkadaşlarının (2003) yaptığı çalışmada bu oran yalnızca %1.4 olarak bulunmuştur. Örneğin, okulun ilk günü neler yaşadığınıza dair epizodik hatıranız büyük ihtimalle rüyanızda birebir tekrarlanmayacaktır. Buna dair bir istisna, travmatik deneyimlerin neden olduğu kâbuslar olabilir. Örneğin travmatik nitelikte bir anıya sahip birey, bu anının birebir tekrarını rüyalarında yaşayabilir. Bununla beraber, epizodik anıların izole parça ve özelliklerine rüya içinde daha sık rastlanır (Nielsen ve Sternström, 2005). Örneğin bir epizodik anınızı tekrar yaşamasanız da o anıdaki zamanda veya yerde olduğunuzu rüyanızda görebilirsiniz. Yapılan bir çalışma, bu izole özelliklerin görülme sıklığını %28-35 olarak raporlamıştır (akt. Nielsen ve Sternström, 2005). Araştırmalara göre rüyaların %65’i uyanıkken yaşanan deneyimlerin parçalarını içermektedir (Fosse ve ark., 2003). Yani hatıralarınızdaki kişi, mekân, zaman ve olay bilgileri parça parça birleşerek bir rüyaya dönüşebilir.

Gün Kalıntısı ve Rüya Gecikmesi Etkisi

Bununla beraber, hemen önceki gün yaşanan deneyimlerin rüyalara dâhil olma sıklığı da fazladır (Nielsen ve Powel, 1992). Freud buna, “Gün Kalıntısı Etkisi” (day-residue effect) ismini vermiştir. Yani çeşitli olaylar deneyimlediğiniz bir günün sonundaki uykunuzda, o olaylara ilişkin rüyalar oluşturma olasılığınız artacaktır. Örneğin bugün cüzdanınızı bir yerde unutursanız, muhtemelen bu gece bu olayı rüyanızda görürsünüz. Yapılan çalışmalar, raporlanan rüyaların %65-70 oranında gün kalıntısı ögeleri içerdiğini bulmuştur (akt. Nielsen ve Powel, 1992).

Aynı zamanda, insanların raporladıkları rüyalarda gün kalıntılarına ek olarak, bir hafta önceki hatıraları da oldukça fazla yer kaplamaktadır. Buna “Rüya Gecikmesi Etkisi” (dream-lag effect) denir (Nielsen ve Powel, 1992). Araştırmacılar bu etkinin, belirli deneyim türlerinin USB’ye kodlanmasının yaklaşık 1 hafta sürmesinden dolayı ortaya çıktığını düşünmektedir. Kodlama işlemi devam ederken, konsodilasyon (sağlamlaştırma) işlemine dâhil olan görüntüler, rüya içerisinde ortaya çıkabilir (McNamara, 2011). Görüldüğü üzere, uyku ve rüyalar, hafızanın yeniden düzenlenmesi ve konsodilasyonu için önemli bir işleve sahiptir (akt. Fosse ve ark., 2003). Bu demek oluyor ki, rüyalarınıza dikkat ederseniz hatıralarınızın USB’ye kodlandığını fark edebilirsiniz!

Uyku Döngüsü ve Rüyalar

Bazı sabahlar uyandığınızda “Ne saçma bir rüyaydı!” diye söylenebilirsiniz. Bazı sabahlar ise “Çok gerçekçiydi…” diyebilirsiniz. Tahmin edebileceğiniz üzere, rüyaların hepsi aynı değildir.

İki tür uyku tipi vardır. Bunlardan birisi REM (rapid eye movement) uykusu, diğeri ise NREM, yani REM dışı uykudur. REM uykusu rüyalarının çoğunun yer aldığı daha aktif bir uyku türüdür. Buna karşılık NREM uykusu daha derin ve dinlendiricidir (Cicarelli ve White, 2016/2018). Erken uyku NREM açısından, geç uyku ise REM açısından zengindir (Payne ve Nadel, 2004).

REM rüyalarının içeriği incelendiğinde, epizodik hatıraların seyrek olduğu bulunmuştur. Ayrıca gece geç saatlerde oluşan REM rüyaları gerçek hayat deneyimleri ile de çok örtüşmemektedir. Bu rüyalarda uzay-zaman kuralları anlamını yitirebilir ve rüya bağlantısız parçalardan oluşabilir. Bir REM rüyası içinde uçabilir, duvardan geçebilir ya da hiç tanımadığınız biriyle annenizmiş gibi iletişime geçebilirsiniz. Buna karşılık NREM uykusu sırasında rüyalarda önemli ölçüde epizodik içerik bulunur. Bu rüyalar genellikle daha kısa ve tutarlıdır. Aynı zamanda gün kalıntılarını içinde barındırabilir (Payne ve Nadel, 2004). İki uyku tipi arasındaki bu farkın, hipokompal-neokortikal etkileşimin gece boyu değişmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir (Payne ve Nadel, 2014; Diekelmann ve Born, 2010). Bu etkileşim REM rüyalarında, NREM rüyalarına göre daha az meydana gelir ve sonuç olarak REM rüyaları daha tutarsız ve mantıksız ilerleyebilir (Payne ve Nadel, 2014).

Bahsedildiği üzere, uyku ve rüyalar hafıza konsodilasyonu açısından önemlidir. İşlemsel bellek daha çok geç REM uykusundan yararlanırken, epizodik ve semantik bellek daha çok NREM uykusundan yararlanmaktadır (Rauchs ve ark., 2005).

Sonuç olarak rüyalarımız, hatıralarımızdan beslenen ve bu hatıraları yaratıcı bir şekilde birleştiren ilginç mekanizmalardır. Gelişen ve ilerleyen bilim sayesinde rüyalara ilişkin merak edilen sorular araştırılmaya devam etmektedir.
Sirkadiyen ritmin uyku üzerindeki etkisi merak ediyorsanız,
buradan bir diğer yazımızı okuyabilirsiniz.

REFERANSLAR

Ciccarelli, S. K. ve White, J. N. (2018). Bilinç. D. N. Şahin (Çev. Ed.) Psikoloji: Bir keşif gezintisi. (3. Baskı, s. 134-139) içinde. Nobel Tıp Kitabevi. (Orijinal eserin yayın tarihi 2016, 3. Baskı).

Diekelmann, S., & Born, J. (2010). The memory function of sleep. Nat Rev Neurosci 11, 114–126. https://doi.org/10.1038/nrn2762

Fosse, M. J., Fosse, R., Hobson, J. A., & Stickgold, R. J. (2003). Dreaming and episodic memory: A functional dissociation? Journal of Cognitive Neuroscience, 15(1), 1-9. https://doi.org/10.1162/089892903321107774

Freud, S. (2011). Rüyaların yorumu (7. Baskı). (D. Muradoğlu, Çev.) Say Yayınları. (Orijinal eserin yayın tarihi 1899).

McNamara, P. (2011, 15 Mayıs). The dream lag effect. https://www.psychologytoday.com/us/blog/dream-catcher/201105/the-dream-lag-effect adresinden 27 Ağustos 2021 tarihinde alınmıştır.

Nielsen, T. A., & Powell, R. A. (1992). The day-residue and dream-lag effects: A literature review and limited replication of two temporal effects in dream formation. Dreaming, 2(2), 67–77. https://doi.org/10.1037/h0094348

Nielsen, T., & Stenstrom, P. (2005). What are the memory sources of dreaming? Nature 437, 1286–1289. https://doi.org/10.1038/nature04288

Osmanoğlu, Ö. (2017). Aristoteles’in rüya teorisi ve “Rüyalar Üzerine” adlı eserinin çevirisi. Üsküdar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 0(4),139-173. https://10.32739/uskudarsbd.3.4.35

Payne, J. D., & Nadel, L. (2004). Sleep, dreams, and memory consolidation: The role of the stress hormone cortisol. Learn Mem, 11(6), 671–678. https://doi.org/10.1101/lm.77104

Rauchs, G., Desgranges, B., Foret, J., & Eustache, F. (2005). The relationships between memory systems and sleep stages. Journal of Sleep Research, 14(2), 123–140. https://doi.org/10.1111/j.1365-2869.2005.00450.x

Terry, W. S. (2018). İnsan belleği: Kavramsal yaklaşımlar. B. Cangöz (Çev. Ed.) Öğrenme ve bellek (4. Baskı, s. 339-345) içinde. Anı Yayıncılık. (Orijinal eserin yayım tarihi 2016, 4. Baskı).

Tavsiye Edilen Yazılar

1 Yorum

  1. Gerçek rüya yı tanımlayan harika bir yazı yazarın ellerine sağlık


Bir Yorum Ekle

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir